Her birimiz hayatımızda bir doyum istiyoruz. Doya doya yaşamayı, hislerimizle bağ kurmayı, huzur dolmayı arzuluyoruz. Buna ulaşmak ne kadar kolay gözükmese de yaşadığımız iç sıkıntılarının sebebi aslında ihtiyaçlarımızı anlayamamaktan, onları anlayabilsek dahi uygun şekillerde karşılayamamaktan geçiyor. Çünkü çoğu zaman ihtiyaçlarımızın ne olduğunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Bu durum hayatımızın ilk yıllarında bakım veren kişinin bizim ihtiyaçlarımızı karşılamakta yetersiz olmasıyla açıklanabilir. Örneğin, ağlayan bir bebek düşündüğümüzde onun aslında karşılanması gereken bir ihtiyacı olduğunu anlayabiliyoruz. Bu yemek ihtiyacı, su ihtiyacı veya güvende hissetme ihtiyacı olabilir. Bakım veren kişinin, bu genellikle anne oluyor, bebeğin ihtiyacına yönelik karşılık vermediği, güven ihtiyacı yerine su verdiği durumlarda bebeğin ihtiyacı uygun şekilde karşılanmamış oluyor. O zaman bebek doyuma ulaşmayı yanlış yollarla öğrenmiş olabiliyor.
Diğer yandan, bir o kadar fiziksel ihtiyaçlarımız kadar değerli ve önemli olan duygusal ihtiyaçlarımız var. Güven duyma, sevilme, görülme, saygı görme gibi ihtiyaçlarımız bazı durumlarda es geçilebiliyor. Bu yüzden de ihtiyaçlarımızla mesafelenebiliyor, neye ihtiyacımız olduğunu algılamakta zorluk çekebiliyoruz. Hatta bazen bu ihtiyaçlarımıza o kadar uzak oluyoruz ki var olabilmek için kişiliğimizi uçlarda tanımlıyoruz. Örneğin, “Ben çok çalışkanım.” gibi tanımlarla kendimize hiçbir durumda tembel olma hakkı veremiyoruz. Oysaki sahip olduğumuz sıfatların tam zıttı da bizim için uygun yerlerde işlevsel olabiliyor. Bu örnekte olduğu gibi kendimize tembel olma hakkı verdiğimizde kendimize zaman ayırabiliyor, tembel olmanın bizden bir şey götürmediğini fark ediyoruz.
Yine de neye ihtiyacımız olduğunu anlamakta zorlanmamız çok doğal. Belli durumlara adapte olabilmek için, belki kendimizi var edebilmek için, belki ihtiyaçlarımız hep yok sayıldığı için bunu seçebiliyoruz. Elbette bu bilinçli bir seçim olmak durumunda değil. Bu noktada daha doyumlu bir hayat yaşayabilmek için ise ihtiyaçlarını senin gözetmen gerekebiliyor.
Zaman zaman dünyaya bir bütün olarak bakmayı unutabiliyoruz. Bu nedenle genellikle negatif gerçeklikler gözümüze çarpıyor. Yaşadığımız hızlı dünya ise bedenimizle, çevremizle ve özümüzle olan ilişkimizi yıpratabiliyor. Bu yüzden bu hafta kendine sık sık “ Neye ihtiyacım var?” diye sorabilirsin.
Eğer sorunun cevabını bulmakta zorlanırsan şuraya bakmayı unutma!
Unutma Relate Yanında!
Duygularımızla uzun süre temasa geçmeyi unuttuğumuzda onları tanımlamakta, ayırt etmekte ve adlandırmakta zorlanabiliyoruz. Bu nedenle duygusal ihtiyaçlarımızı göz etmemiz de çok kolay olmayabiliyor. Bu ihtiyacını karşılamak için Relate’de bulunan “Duygusal Zekayı Geliştirmek” yolculuğuna başlayabilirsin.
Aynı zamanda psikolojik sağlığında nelere ihtiyacın olduğunu anlamakta zorlanırsan websitemizde bulunan anket ile sana uygun yolculuğu keşfedebilirsin.
Ceylan Daş “Neye ihtiyacım var?” kitabında bu soruya cevap bulmana yardımcı oluyor. Bu kitap sevilmek, ilgi görmek, takdir edilmek, kendimizi gerçekleştirmek gibi ihtiyaçlarımızı karşılayabilmenin yollarını ve duygularımızın bize gönderdiği sinyalleri anlayabilmen için sana sıcak bir rehberlik sunuyor.
Bu podcast’te Psikolog Özge Orbay ve Psikolog Eda Kurtuluş yaşamın amacından bahsediyorlar. Tolstoy’un “Ne için yaşarız?” sorusuna alternatif olarak “Ne ile yaşarız?” diyorlar ve ihtiyaçlardan bahsediyorlar. Keyifli dinlemeler!
Dan Gilbert'in TEDx konuşması, gelecek benliğimizin psikolojisine dair düşündürücü bir keşfe çıkartıyor bizi. Gelecekteki kendimizi algılamamızı şekillendiren ön yargıların ve bunların etkilerini anlayabilirsek daha bilinçli seçimler yapabileceğimizi ve böylece daha tatmin edici ve otantik bir hayatımız olabileceğinden bahsediyor.
Bizi Substack’ten takip etmeyi unutma!