Merhaba sevgili Relater,
Ben Uzman Psikolog Rengim Lal. Sevgililer Günü’nü geride bıraktığımız bir haftanın sonunda sana ulaşıyorum. Belki bu günü sevdiklerinle geçirdin, belki yalnızdın, belki de bu gün sana hiçbir şey ifade etmiyordu. Yine de böyle bir günün ardından hala içten içe sevgiyi nasıl deneyimlediğimizi ya da ne kadar sevildiğimizi düşünüyor olabiliriz. Hatta tüm bunların ötesinde, zihnimizin derinliklerinde önemli bir soru yankılanıyor olabilir: Sevilmeye layık mıyım?
Bazen birinin bizi gerçekten sevmesi için kusursuz olmamız gerektiğine inanıyoruz. Sanki pürüzsüz bir cildimiz olmazsa, fit bir vücuda sahip değilsek, kült filmleri bilmiyorsak, havalı müzikler dinlemiyorsak eksik kalıyoruz gibi hissediyoruz. Sadece dış görünüşümüzle değil, karakterimizle de mükemmel olmamız gerektiğini düşünüyoruz. "Hata yapmamam lazım. Hep güçlü ve neşeli olmalıyım. Ancak şunu yaparsam insanlar beni sever." Oysa sevilme hakkı sonradan kazanılacak bir şey değil! Çünkü sevilmek bir şey yapınca ya da belli bir şekilde olunca kazanılan bir ödül değil, insan olmanın doğal bir parçası.
Ama ya kendimize duyduğumuz sevgi? İşin en karmaşık kısmı da zaten burası. Çünkü kendimizi sevebilmek için de mükemmel olmamız gerektiğine inanıyoruz.
Spoiler alert: Kendini sevebilmek için de mükemmel olmak zorunda değilsin! 🤭
Bazen kendimizi geliştirme çabamız, yerini kendi değerimizi sorgulama haline bırakabiliyor… Ama kendimizin daha iyi bir versiyonu olmak istemek, halihazırda eksik bir insan olduğumuz anlamına gelmiyor. Kendimizi geliştirmek istememiz, olduğumuz halimizle yeterliyken de devam edebilecek bir yolculuk. Çünkü yalan yok, potansiyelimizi gerçekleştirebilmek için çaba göstermeye ihtiyacımız var.
Ama bir yandan da hayat zaten oldukça zor. Bazen sadece hayatta kalabilmek için bile büyük çabalar harcıyoruz. İş, okul, ilişkiler, aile... Tüm bunların içinde bir de kendimizle acımasız bir şekilde konuşmaya başladığımızda motivasyonumuz yerle bir oluyor. "Yeterince güzel/güçlü/akıllı değilim." diye kendimizi eleştirdiğimizde, daha iyiye ulaşmak için adım atacak enerjiyi bile bulamayabiliyoruz.
Oysa kendimize şefkatli bir şekilde yaklaştığımızda kendimizi olduğumuz gibi kabul edebilmenin verdiği güvenle gerçekten gelişmeye ve serpilmeye başlayabiliyoruz.
Peki, kendimize daha şefkatli olmayı nasıl öğreniyoruz?
Kendinle nasıl konuştuğunu fark et.
Bir arkadaşın zor bir dönemden geçerken ona "Sen zaten berbat bir insansın, düzelmen imkansız." der miydin? Muhtemelen hayır. O halde neden kendinle böyle konuşasın ki?
Gelişme arzunu takdir et.
Daha iyi bir versiyonuna ulaşmaya çalışıyor olman, şu anki halinin eksik olduğu anlamına gelmez. Kendini geliştirmek, halihazırda değerli bir insan olduğun gerçeğini değiştirmez.
Standartlarını gerçekçi tut.
Kusursuz olmak zorunda değilsin. Hayat her zaman istediğin şekilde gitmiyor olabilir ve bu çok normal. Zorlandığını hissettiğin zamanlarda "yeterince iyi" olmak bile büyük bir başarı.
Sevgiyi hak etmek için kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değilsin.
Sen; kusurlarınla, hatalarınla, insan olma halinle sevgiye layıksın. Sevgiyi mükemmel olan değil, insan olan hak eder.
Relate ile kendinle daha şefkatli konuşmayı öğren.
Eğer iç sesini dönüştürmek, olduğun halini şefkatle kabul etmek ve gelişim yolculuğunda desteklenmek istiyorsan Relate yanında!
Relate uygulamasındaki “Kendini Sevmeyi Öğrenmek” ve “Eleştirel Sesi Susturmak” yolculukları tam da bunun için var. Bu yolculuklar sayesinde kendinle kurduğun bağı güçlendirebilir, iç sesini fark edip onu nasıl daha destekleyici hale getirebileceğini öğrenebilirsin. Sevilmeye layık olduğunu içtenlikle hissetmek için buradan başlayabilirsin. 🧡
Şimdi üstteki görsele tıklayarak Relate yolculuğuna adım at!
Hiç fark etmiş miydin bilmiyorum ama güzel animasyon filmleri genellikle öz değer, kendini olduğun halinle kabul etme ve öz şefkate dair mesajlarla dolu oluyor. Soul filminde ana karakter, kendi değerini ancak her şey için çok geç olduğunu düşündüğünde fark ediyor. Her yaştan insanın ruhuna dokunabilecek bir güce sahip olan Soul, izleyicilere ne kadar zor olsa da hayallerinin peşinden koşmaya değeceğini ve hiçbir zaman geç olmadığını gösteriyor.
Sana söz veriyorum, sevilmek için kusursuz olmaya çalışmaktan vazgeçmek inanılmaz özgürleştirici bir his. O nedenle bu hafta, elinden geldiği kadarıyla kendini olduğun gibi kabul etmeye ve sevilmeye layık olduğunu hatırlamaya ne dersin?
Bir sonraki bültende görüşmek üzere sevgili Relater. Kendine iyi bak ve unutma: Sen, olduğun halinle sevgiye layıksın.
Sevgiler,
Rengim Lal