🗣️ Sen Duygularını Nasıl İfade Edenlerdensin?
Merhaba sevgili Relater,
Ben Uzman Psikolog Rengim Lal. Bugün, hepimizin zaman zaman zorlandığı bir konudan bahsedelim dedim: Kırılınca/öfkelenince duygularımızı açık bir şekilde ifade etmek.
Önce bir kendimize dönüp bakalım, sen zorlandığında ne yapıyorsun?
Eğer sessiz kalıyor ya da duyguların hakkında konuşmuyorsan → insanlar neye ihtiyacın olduğunu bile bilmiyor.
Eğer patlıyor ya da bağırarak anlatıyorsan → karşı taraf savunmaya geçiyor.
Eğer trip atarak ya da ima yoluyla konuşuyorsan → söylemek istediklerin yerine başka anlamlar yükleniyor.
Ve sonunda kendini yalnız, duyulmamış ve anlaşılmamış hissediyorsun.
Şunda anlaşalım: Hepimiz zaman zaman tetikleniyoruz, özellikle de duygularımız yoğun olduğunda. Bu çok doğal. Ama işte bu tetiklenme halini nasıl yönettiğimiz ilişkilerimizin gidişatını belirleyebiliyor. Tam da o an, tetiklenip her zaman verdiğin tepkileri verecekken bir durup farklı bir şey yapmaya ne dersin?
Eğer “varım!” diyorsan hadi biraz açık iletişimi ve sağlıklı tartışmaları konuşalım.
İlk durak: Konuşurken anlaşılmadığını hissetmek…
Çoğu zaman kendimizi anlatmaya çalışırken anlaşılmadığımızı hissedince ya deliye dönüyor ya da pes ediyoruz… Bu durum laf anlattığımız kişi yakınımız olunca biz leb demeden leblebiyi anlamalıymış, bizi avcunun içi gibi tanımalıymış gibi hissetmemizden kaynaklanabiliyor. Oysaki birbirimizi kaç yıldır tanıyor olursak olalım, hatta birçok özelliğimizi avcumuzun içi gibi bilsek dahi birimizin zihninden tam anlamıyla neler geçtiğini diğerimizin beynine aktarabilecek bir mekanizma henüz icat edilmedi. Yani zihnimizden geçenleri sakince, açıklıkla ve tane tane anlatmadığımız sürece gerçekçi olmayan bir beklentinin içinde dönüp duruyoruz. Bu da tartışmaların konusunu her ne idiyse ondan alıp “beni anlamıyorsun”a döndürüyor. Sonra işin içinden çık çıkabilirsen…
Bizim yetişkin insanlar olarak sorumluluğumuz kendimizi açık açık, hatta gerekiyorsa uzun uzun anlatmak… Bunu bir kabul edelim çünkü etmediğimizde ilişkilerimizdeki tartışmaları sağlıklı kılmak mümkün değil. Kendimizi yeterince anlattığımızı ama hala daha karşımızdakine geçmediğini düşünüyorsak da önümüzde üç yol var:
Kendimize “Biraz daha iyi nasıl anlatabilirim?” diye sormak
Karşımızdakine “Söylediklerimi nasıl anladığını bana bi söyler misin? Nerede takıldığımızı anlamak istiyorum.” diye sormak
Sakince “Kardeş sen gerçekten beni anlamak istiyor musun?” diye sormak
İkinci durak: Kendi duygularımızı anlamak ve anlatmak…
Tamam, kendimizi ifade etmek bizim sorumluluğumuzda ama bunu nasıl yapacağız? Öncelikle duygularımızı anlamamız gerekiyor ki onları tane tane anlatabilelim. Bu adım, genellikle yoğun duygular hissederken çok zor oluyor. Çünkü o anlarda “Şu an ne hissediyorum?” diye sormak aklımıza gelmeyebiliyor. Sormak da tek başına yeterli olmuyor çünkü duygu isimlerine çok hâkim olunan bir kültürde yetişmedik… Bu yüzden, ara sıra duygu çarkına bakmayı alışkanlık haline getirmek faydalı olabilir.
Ancak duygumuza bir isim bulmak da tek başına yeterli olmuyor çünkü herkes aynı duyguyu aynı şekilde deneyimlemiyor. Önemli olan, bu duyguyu hissederken zihnimizden neler geçtiği ve bedenimizde neler olduğu. Bunlara dikkat ettiğimizde, duygunun tam adını bulamasak bile karşımızdaki kişiye ne hissettiğimizi anlatabiliriz.
Burada da bir noktaya dikkat etmek gerekiyor: Aklımızdan geçenleri ifade ederken cümlelerimizi nasıl kurduğumuz büyük fark yaratıyor. Örneğin, “Beni hep hayal kırıklığına uğratıyorsun!” yerine, “Bu durum beni hayal kırıklığına uğrattı.” diyerek ben dili kullanmak iletişimi olumlu yönde etkileyebiliyor. Duygularımızı ifade ederken karşı tarafı suçlamadan, kendi hislerimizi anlatmak anlaşılmayı kolaylaştırıyor.
Üçüncü durak: Yavaşlamak…
Farkındayım, ikinci durağın sonlarına doğru işler fazlasıyla zorlaştı. Öyle olunca kolaylaştırıcı görevi görsün diye üçüncü durağı devreye sokalım istedim. Kimse bize yoğun bir duyguyla karşılaşınca ne yapmamız gerektiğini öğretmiyor, değil mi? Maalesef yetişkin olunca iş başa düşüyor. Her şeyden önce tepemizin attığını hissettiğimizde durup bir nefes almamız gerekiyor. Tetiklendiğimiz anlarda ilk verdiğimiz tepki genellikle en sağlıklı olanı olmuyor. O yüzden, birkaç saniye durup düşündüğümüzde kendimize “Ben şu an gerçekten ne söylemek istiyorum?” diye sorma şansımız oluyor.
Dördüncü durak: Relate ile Sağlıklı Tartışmayı Öğrenmek
Uzun zamandır bu kadar uzun bir bülten yazmamıştım sanırım. Ama bir sorun bana neden? E söyleyeceklerim bitmiyor. O nedenle artık sözü Relate’e bırakıyorum. Eğer kendini daha sağlıklı bir şekilde ifade etmeyi öğrenmek istiyorsan “İlişkide Sağlıklı Tartışmayı Öğrenmek” yolculuğuyla Relate yanında!
Bu hafta sana Amerikalı bir klinik psikolog olan Harriet Lerner’ın Öfke Dansı isimli kitabını konu alan bu podcasti önermek istedim. Bu podcasti dinlerken bilmediğin bir şey duyacağını sanmasam da kadınların sırtında biriken yüklere, içlerinden taşan ve bazen de içlerinde sıkışıp kalan öfkeye dair bir şeyler dinlemek bana iyi geldi. Bazen de dinlediklerimizin bize yeni bir şey katmasa da yalnız olmadığımızı hissettirmesi yeterlidir diye düşünüyorum.
Bu hafta, bir adım geriye çekilip her zamanki iletişim alışkanlıklarını fark etmeye ne dersin? Vereceğin otomatik tepkiler yerine duygularını açık ve kırılgan bir şekilde ifade etsen nasıl olurdu acaba? Bir sonraki bültende görüşmek üzere sevgili Relater. Unutma, anlaşıldığımızı hissetmek için önce kendimizi nasıl ifade ettiğimize bakmamız gerekiyor.
Sevgiler,
Rengim Lal