Sanatın iyileştirici bir gücü bulunuyor mu?
“Sanat, ruhtan gündelik hayatın tozunu alıp götürür.” – Pablo Picasso
Bir film izleyip günlerce etkisinden çıkamadığın hiç olmuş muydu? Ya da gördüğün bir fotoğrafa tekrar tekrar bakmaktan kendini alamadığın? Filmler, kitaplar, resimler, fotoğraflar… Bizi derinden sarsan sanat eserleriyle ilk karşılaşma anlarımız bazen unutulmaz oluyor. Bizde bıraktığı güçlü duyguyu üzerinden zaman geçse de unutamıyoruz. Sanatın ne olduğu, nelere sanat eseri dediğimiz konusunda tartışmalar dönse de gündelik hayatımızda sanattan çoğu zaman yararlanıyoruz. Yürürken dinlediğimiz müzikler, bazen telefonumuzu alıp çektiğimiz kareler, bazen ise yazdığımız yazılar…
Sanat; sosyal, bilişssel ve duygusal anlamda gelişimimizde önemli bir rol oynuyor. Zaman zaman sanatın toplumsal sorunların farkına varılmasında ve bu sorunlara çözüm yollarının bulunmasında rol oynadığını görüyoruz. Örneğin, izlediğimiz bir filmin bizde yarattığı farkındalık sayesinde hem zihnimizde hem davranışlarımızda köklü değişiklikler olabiliyor.
Aynı zamanda toplumdan soyutlanmış hissettiğimizde de ilk desteği sanatta arayabiliyoruz. Bunun için müzeye gitmemize dahi gerek yok. Açtığımız hüzünlü bir şarkı duygumuza eşlik edebiliyor veya açtığımız filmin dünyasında kaybolabiliyoruz. Bu nedenle toplumla yeniden ilişki kurmamıza yardımcı olduğu gibi bizi yalnızlık hissinden uzaklaştırıp ortak duyguları paylaştığımız kişilerle tanıştırabiliyor.
Sadece gündelik hayatımızdaki zorluklarla baş etmemize değil, kendimizi tanımamıza ve ifade etmemize neden olan sanat, kimlik gelişimimizi de destekliyor ve bizi özümüze yaklaştırıyor.
Yetenekli olup olmadığını düşünmeden içinden geldiği gibi özgürce dans ettiğin, ağlayarak yazdığın, çizdiğin ve belki heyecanla bağırarak şarkı söylediğin oldu mu? Bu kadar doğal bir şekilde duygularımızı yansıttığımızda onları daha sağlıklı yaşar hale geliyoruz. Çünkü bu sayede onları deneyimliyor, anlamlandırıyor ve kabul edebiliyoruz. Örneğin, hüzünlü bir müzik sayesinde o an hissettiğimiz olumsuz duygularla mesafelenebiliyor, böylece onlara karşı daha toleranslı davranabiliyoruz. Böyle sanatsal aktiviteler ise psikolojik sağlığımızı güçlendiriyor, hayata daha olumlu bakmamıza yardımcı oluyor. Bu yüzden hadi sen de bugün içinden geldiği gibi bir aktivite yap ve kendinle olan ilişkini güçlendir!
Unutma Relate Yanında!
Relate’de çıktığın her yolculukta, o yolculuğa özel film, kitap, podcast, konuşma, yazı önerileri bulunuyor. Attığın her adımda sanattan beslenebilmen için sana alan açıyoruz. Yine de bu kadar çok seçeneğin ve önerinin arasında kaybolma diye uygulama içerisinde “Yolculuklarım” kısmından izlediklerinin ve dinlediklerinin takibini yapabilirsin!
Bu bölümde, “Sanat yapmak için muasır medeniyetler seviyesine çıkmamız gerekiyor mu? Eğer değilse sanatın iyileştirici gücünden nasıl yararlanabiliriz?” sorularının cevaplarını didikleyen iki yakın arkadaşın samimi sohbetine tanıklık edeceksin. Keyifli dinlemeler!
Şimdiye kadar sanatın hayatımızdaki iyileştirici gücüne odaklandık. Peki filozoflar sanat için ne diyor? Dilozof; Kant, Aristototeles, Freud, Nietzsche, Derrida’nın sanata dair düşüncelerini anlatıyor. Eğer sen de sanat üzerine düşünürlerle beraber düşünmek istersen seni buradan ulaşabilrisin.
Rollo May “Yaratma Cesareti” adlı kitabında içimizdeki yaratma iç güdüsününden bahsediyor. “Yaratma sürecinde neler oluyor ve içimizdeki gerçeklikten nasıl bir bütünlük kurabiliriz?” sorularının cevaplarını veriyor. Sen de bu kitap sayesinde içindeki yaratma cesaretine yakından bakabilirsin.