Merhaba Sevgili Relater,
Görüşmeyeli nasılsın? Eylül ayını uğurlamaya hazır mısın?
Ben Relate İçerik Ekibi’nden Karya. Bu haftanın bülteninde sabah uyandığımız andan gece uyuyana kadar bizimle olan birini konuşacağız: iç sesimiz.
Sabah kahvaltısı için yumurtaları çırparken, durakta bir türlü gelmeyen otobüsü beklerken, kettle’ın ısınması için düğmeye bastıktan sonra, balkonda öyle boş boş otururken, evine en yakın parkta bir yürüyüşe çıktığında ya da bir sunum öncesi kendini mental olarak hazırlamaya çalışırken… Düşün bakalım, bu anlarda zihninden neler geçer? Kendinle nasıl konuşursun? İçindeki ses sana neler söyler?
Eminim bu sesi oldukça iyi tanıyorsun. Boş zamanlarında sana hiç yoktan düşünecek şeyler yaratıyor, seni hayatının en büyük kararlarına hazırlıyor, çevrendekilerin sana söyleyebileceği olası şeyler için önceden cevaplar türetiyor ve o gün neyi nasıl yapacağını planlamanı sağlıyor. Bunun yanında, yapıp ettiklerinle ilgili yorumlar yapıyor, kendince seni değerlendiriyor ve hatta kim olduğunu sana iletiveriyor. Bir sınavdan düşük aldığında içinde yükselen “Ben zaten yeterli değilim. Hiçbir şeyi tam olarak yapamıyorum.” cümleleri ya da cüzdanını evde unuttuğun için yolun yarısında eve geri dönmek zorunda kalıp işe geç kaldığında “En basit şeyleri bile beceremiyorsun. Dikkatsizsin.” cümleleri sana tanıdık geliyor mu?
Gün boyu kafamızın içinde sürekli yorumlar yağdıran iç sesimiz, aslında davranışlarımızla ilgili farkındalık sahibi olmamızı sağlıyor. Bize söyledikleri ise kendimize dair düşüncelerimize ve geçmiş deneyimlerimize göre değişebiliyor. Sürekli bizi eleştiren, her hata yaptığımızda bizi zorbalayan ve bir türlü memnun edemediğimiz bir iç ses olumsuz hissetmemize sebep oluyor. Üstelik olaylara gerçekçi bakmamızın önüne geçebiliyor.
Şefkatli bir iç sese sahip biri hata yaptığında iç sesi “Şurada şöyle bir karar aldığım için istediğim sonucu elde edemedim. Bir dahakine şu şekilde davranırsam tekrar aynı hatayı yapmam.” derken eleştirel iç sese sahip biri “Ben beceriksizim. Hayatım hatalarla dolu. Asla başarılı olamayacağım.” cümlelerini duyabiliyor. Böylece yaptığı bir hata bir anda onun kim olduğunu belirleyen, değişmez ve genelgeçer bir şey halini alıyor. Bu durum hem öz güvenini düşürüyor hem de hatalarından ders çıkarma şansını elinden alıyor.
Bu noktada iç sesimizin bize her zaman doğruları söylemediğini ve olanı olduğu gibi anlatmadığını hatırlamak önemli oluyor. İç sesimiz, kaynağını her şeyi bilen üst bir akıldan almıyor. Geçmiş deneyimlerimiz (mesela ebeveynlerimizin çocukken hata yaptığımızda bize nasıl yaklaştığı), kendimizden beklentilerimiz ve kendimize dair bakış açımız iç sesimizi şekillendiriyor.
Nasıl öz güvenimizi artırabilmemiz ve kendimize daha şefkatli yaklaşmamız mümkünse iç sesimizi değiştirmemiz de mümkün. Peki nasıl?
İç sesimizi farkındalıkla dinlemek
Elbette hayatımız boyunca bizi takip eden bu sesin bize destek olabileceği birçok nokta var. Ancak iç sesimizin bizim iyiliğimiz için konuşmadığı ve kaynağını başka şeylerden aldığı toksik parçalarını fark edebilmek önemli oluyor. Bu noktada iç sesimizin bize söylediklerini doğrudan kabul etmek yerine bize söylediklerini araya bir mesafe koyarak dinlemek farkındalığımızı artırabiliyor. Mesela iç sesimiz bize “Böyle bir hata yaptığına göre aptal olmalısın.” dediğinde gerçekten aptal olduğumuza inanmak yerine iç sesimizin söylediği bu cümleyi “Bu hata bana kendimi aptal gibi hissettirdi.” şeklinde düzenleyerek daha gerçekçi bir hale getirebiliriz. Bu sayede duygularımızı görmezden gelmek yerine onları anlayabilir, gelip geçici ve duruma özel şeyler olduklarını fark edebiliriz.
İç sesimizin kaynağını anlamak
“Beceriksizsin. Bir işi de doğru düzgün halledemedin.”
“Kendinden utanman lazım.”
“Hiçbir şeyi hak etmiyorsun.”
Bir hata yaptığımızda içimizde bu cümleler yükselse de o ses gerçekten bize mi ait? Bu sesi daha önce ne zaman duydun? Bu cümleleri daha önce kimlerden duydun? Bu cümleleri ilk defa ne zaman duyduğunu hatırlıyor musun?
Bu soruların cevapları bazen kalbimizi kırabiliyor. Ebeveynlerimize ya da kendimizin geçmişteki versiyonlarına öfkelenebiliyoruz. Ancak zihnimizin şekillendiği ve kimliğimizin oluştuğu geçmiş yıllarda çevremizden duyduğumuz hangi cümleleri içselleştirdiğimizi anlamak, iç sesimizin bazen ne kadar da güvenilmez olduğunu anlamamızı sağlıyor.
Kendimize şefkat göstermeyi pratik etmek
Yalnızca zor zamanlarımızda değil, düzenli olarak kendimize şefkat göstermek beynimizi yeniden düzenleyebiliyor. Öz şefkat pratiklerini rutinimizin bir parçası haline getirdiğimizde bocaladığımız zamanlarda daha sakin kalabiliyor, duygularımızı daha rahat düzenleyebiliyor ve iç sesimizin toksik parçalarının bir taşkınlık çıkarma ihtimalinin önüne geçebiliyoruz. Kendimizle nazik bir şekilde konuşmayı denedikçe içimizdeki bize inanan sesi yeniden keşfedebiliyoruz.
Relate uygulamasını indirip “Eleştirel iç sesi susturmak” yolculuğuna başlamak
Bu haftalık eleştirel iç sesimizi nasıl susturabileceğimizden biraz bahsetmiş olsak da uzun süredir birlikte yaşadığımız bu sesi hızlı bir şekilde susturmak mümkün olmuyor. Ancak bu yolculukta bir yol arkadaşının olduğunu hatırlatmak isterim. Relate’in uzman psikologları tarafından özenle hazırlanan ve 30 gün süren “Eleştirel iç sesi susturmak” yolculuğu, bu iç sesi daha iyi anlamanı ve sana zarar veren yanlarını susturmanı kolaylaştırabilecek içeriklerle dolu!
Bu haftanın bültenini Michigan Üniversitesi’nde duygu düzenleme üzerine çalışmalar yapan Psikolog Ethan Kross’dan bir Youtube videosu ile bitirmeye karar verdim. What to do if your inner voice is cruel? Yani, iç sesiniz acımasızsa ne yapmalı? Güçlü bir eleştirel iç sesin bize verebileceği zararı ve bu sesi susturmanın önemini bize tatlı bir dille anlatan Kross’un bu videosunu beğenirsen kitaplarını da okumanı tavsiye ederim!
Bu haftalık İyi Hissettiren Bülten’den bu kadar. En iyi arkadaşınla nasıl iletişim kuruyorsan kendinle de en az o kadar şefkatli bir şekilde iletişim kurman dileğiyle… Kendine çok iyi bak.
Psikolog Ece Karya Özkan
Merhaba