Duyarlılığı yüksek kişi mi? O da ne demek?
Merhaba Sevgili Relater,
Ben Psikolog Alara Tanfer, bu hafta İyi Hissettiren Bülten’de sana ben sesleniyorum. Bugün psikolojinin geniş çaplı dünyasında az konuşulan bir konuya değinerek belki bizim belki de sevdiklerimizin baş etmekte olduğu bir kişilik özelliği hakkında konuşalım istiyorum. Duygusal olmak, hassas olmak veya aşırı duyarlı olmak… Bunlar hepimizin günlük hayatta sıkça duyduğumuz veya başkalarını tanımlamak için kullandığımız kelimeler. Peki daha önce hiç “duyarlılığı/hassasiyeti yüksek kişi” kavramını duymuş muydun?
Dünyayı, olayları veya sosyal ilişkileri yüksek bir hassasiyetle deneyimleyenler “duyarlılığı yüksek” şeklinde tanımlanabiliyor. Konunun daha derinlerine inmeden bu durumun bir mental sağlık sorununa işaret etmediğinin altını çizmek istiyorum. Yüksek hassasiyet, hem olumlu hem de olumsuz uyaranlara karşı artan duyarlılığa işaret eden bir özellik olarak tanımlanıyor. Üstelik bu durum yalnızca duyguları değil, aynı zamanda yüksek duyusal hassasiyeti, derin bilişsel süreçleri, yüksek empatiyi ve tepkiselliği de kapsıyor. Haydi yüksek hassasiyete işaret eden bu özelliklere biraz daha yakından bakalım:
Derin bilişsel süreçler: Olaylar veya ikili ilişkilerde yaşananlar hakkında derinlemesine düşünüldüğü, alınan kararlar ve sergilenen davranışların sonuçları hakkında diğerlerinden daha fazla analiz yapıldığı görülüyor.
Duyusal hassasiyet: Yüksek sesler veya güçlü kokular gibi yoğun duyusal uyaranlarla karşı karşıya kalındığında hızlı bir şekilde bunalındığı veya bu uyaranlar karşısında tepkisel davranıldığı görülüyor.
Duygusal hassasiyet: Hem olumlu hem olumsuz duyguların derinlemesine, yoğun bir şekilde yaşandığı görülüyor.
Yüksek empati: Başkalarının duygu ve ihtiyaçlarına aşırı derecede duyarlı olunduğu ve onlara uyum sağlamak için büyük çaba gösterildiği görülüyor.
Bu özelliklere ilk baktığımızda biraz olumsuz gözüküyor olabilirler. Fakat hassasiyetimizin yüksek olmasının hem olumlu hem de zorlayıcı yanları bulunuyor. Gündelik yaşamın içinde aşırı uyarılmak, stres ve kaygı seviyesinde artışa yol açarak zorlayıcı deneyimlere neden olabiliyor. Duyguları yoğun hissetmek kimi zaman ilişkilerde yanlış anlaşılmalara veya boğucu görülmeye neden olabiliyor. Öte yandan yüksek empati, etraftaki insanların duygularını ve yaşadıklarını daha iyi anlamayı sağlayabiliyor. Duyarlılığı yüksek olanların ayrıntılara karşı daha dikkatli olmaları ve derinlemesine düşünmeleri, problem çözme ve yaratıcılık konularında onları başarılı kılıyor.
Peki yüksek duyarlılığı anlamak neden önemli?
Çevremizdeki insanların böyle bir özelliğe sahip olabileceklerini göz önünde bulundurmak dana anlayışlı ve kucaklayıcı olmamızı sağlıyor. Bu farkındalık sayesinde etrafımızdakileri “Aman sen de çok hassassın!” ya da “Abartma!” gibi sözlerle yargılamak ya da onların duygularını yok saymak yerine onlara destek olabiliyoruz. Bu da günün sonunda ilişkilerimizin kalitesini yükseltiyor.
Aynı zamanda herkesin farklı hassasiyetleri olabileceğini ve bazılarımızın bu hassasiyetleri daha yoğun yaşadıklarını fark etmek, daha kapsayıcı ve çeşitliliğe saygı duyan bir toplum inşa etmemize olanak sağlıyor. Eğer fazla duyarlı olanın kendimiz olduğunu düşünüyorsak belki de bazı durumlarda kendimizi acımasızca eleştirmek, garip hissetmek veya hislerimizi bastırmayı denemek yerine kendimize destek olmayı deneyebiliriz. Nasıl mı?
Öz farkındalık egzersizleri sayesinde hassasiyetlerimizi anlayarak ve onları kucaklayarak,
Sınır koyarak ve hayır demeyi öğrenerek aşırı uyarılacağımızı düşündüğümüz durumlar karşısında kendimizi zorlamayarak,
Öz bakımımıza özen göstererek zihnimizi, bedenimizi ve duygularımızı dinlendirerek,
Hassasiyetlerimizi anlayan ve onlara saygı duyan insanlarla vakit geçirerek,
Empati ve duyarlı olmak gibi güçlü özelliklerimize odaklanarak kendimize destek olabiliriz.
Eleştirel iç sesine karşı #RelateYanında!
Dış dünyadan gelen uyaranlara karşı hassas olduğumuzda eleştirel sesimiz de bizi rahat bırakmayabiliyor. Eleştirel iç sesimiz devreye girdiğinde “Bence öyle demese de bana kızdı.”, “Her şeye de kırılıyorum…”, “Sürekli insanları rahatsız ediyorum.” gibi cümleleri kendi kendimize sıklıkla kurabiliyoruz. Bu durum uzun vadede yıpratıcı ve yorucu bir hal alabiliyor. Fakat endişelenmene gerek yok çünkü Relate yanında! Hemen uygulamaya girip “Eleştirel İç Sesi Susturmak” yolculuğuna başlayarak kendine daha şefkatli yaklaşmayı öğrenebilir, senin için hazırladığımız görevlerle eleştirel iç sesini daha sağlıklı bir sese dönüştürebilirsin.
Bu hafta görmen gerekenler:
Bu bültenimizde bolca empatiden ve duyarlılıktan bahsettik. Psikolog Abigail Marsh konuyu bir adım daha ileri taşıyor ve “Neden bazı insanlar kendi refahlarını riske atarak başkalarına yardım etmek gibi özverili davranışlarda bulunurlar?” diye soruyor ve hiç tanımadığı birine böbreğini bağışlamak gibi son derece özverili davranışlarda bulunan insanların motivasyonlarını inceliyor. Bu konuşmayı dinlemenin hem kendine hem çevrendekilere hem de toplumun geneline farklı bir yerden bakmanı sağlayacağına eminiz! Dilersen altyazıyı ayarlayabilirsin. 🙂
Bu haftalık bültenimizin sonuna gelirken sana duyarlı ve sevgi dolu insanlarla çevrili olacağın günler diliyorum. Bir sonraki sefer görüşmek üzere, kendine çok iyi bak!
Alara