Düşünce Kalıplarını Ne Kadar İyi Tanıyorsun?
Merhaba sevgili Relater,
Ben Relate içerik ekibinden Psikolog Alara Tanfer. Bu haftanın bültenini senin için ben kaleme alıyorum. Bu hafta yaşamı algılama ve dolayısıyla deneyimleme şekillerimizin temeline, yani düşünce kalıplarımıza inelim istedim.
Senin de bir arkadaşınla aynı olayı yaşamanıza rağmen olayı bambaşka şekillerde yorumladığınız olmuştur. Peki gerçeklik bir taneyken bu fark nereden geliyor? Bu sorunun cevabı düşünce kalıplarımızda gizli! Basit bir cevap gibi görünüyor olsa da düşünce kalıplarımız özel yaşamımızdan global olayları deneyimleme şeklimize kadar yaşamımızın her alanını etkiliyorlar. Bu kalıplar kimi zaman geçmiş yaşantılarımızın da etkisiyle biraz çarpıtılmış bir hal alabiliyorlar. Durum böyle olunca düşünce kalıplarımız bize zarar veriyor ve gelişimimizi engelliyorlar. Hatta mutluluğumuzdan çalabiliyorlar dersem fazla söylemiş olmam! Çözüm ise bu kalıpların farkına varmaktan ve bazı yargılarda bulunurken belki de biraz çarpıtılmış bir şekilde düşündüğümüzü göz önünde bulundurmaktan geçiyor. Daha sağlıklı ve gerçekçi düşüncelere ancak böyle ulaşabiliyoruz.
Farkındalık kazanmak adına birlikte bu çarpıtılmış düşünce şekillerine yakından bakmaya ne dersin? Senden isteğim bu kalıpları tanırken kendi düşünme şekillerini de gözden geçirmen. Böylelikle düşüncelerini işlevsel ve sağlıklı bir boyuta taşımakta kocaman bir adım atmış olacaksın.
Filtreleme: Bir duruma ait tüm yönleri adeta bir süzgeçten geçirip olumluları dışarıda bırakarak yalnızca olumsuzlara odaklanmamıza filtreleme deniyor.
Örneğin, çalıştığımız yerde yöneticimiz sıkı çalışmamız için bizi övdüğü bir konuşma yapıyor. Konuşmasının sonunda kendimizi geliştirebileceğimiz bir noktaya değiniyor. Bu durum karşısında aldığımız övgüleri yok sayarak gün boyunca o gelişim noktası üzerinde durarak üzülebiliyoruz.
Ya hep ya hiç düşüncesi: Gri alanları unutup yalnızca siyah ya da beyaz düşünmemiz anlamına geliyor.
Örneğin, her gün 10.000 adım yürümeyi rutin haline getiriyoruz. Bu hedefe ulaştığımız günlerde kendimizi tebrik ederken bir günlüğüne bu hedefin biraz altında kaldığımız anda kendimizi istikrarsız, tembel ve beceriksiz olarak nitelendiriyoruz.
Aşırı genelleme: Bu kalıpla düşündüğümüzde tek bir olumsuz olayı alıp onu bitmek bilmeyen bir kayıp ve yenilgi hikayesine dönüştürüyoruz. “Asla”, “hiçbir zaman”, “hiç kimse” gibi kelimeleri sıklıkla kullanıyoruz.
Örneğin, flörtümüzle işler umduğumuz gibi ilerlemediğinde bu olayı genelleyerek “Kimse beni sevmeyecek. Her zaman yalnız kalacağım.” şeklinde düşünebiliyoruz.
Olumluyu değersizleştirmek: Başımıza gelen olumlu şeylerle mutlu olmak yerine onları sıradanlaştırıp değersizleştirmemiz anlamına geliyor.
Örneğin, biri saçlarımızı çok beğendiğini söylediğinde bunu yalnızca kibarlık yapmak için söylediğini düşünebiliyoruz. Veya biri yazdığımız bir metni beğendiğinde bunu herkesin kolaylıkla yapabileceği bir şey olarak değerlendiriyoruz.
Hemen sonuca varmak: Hızlıca sonuç kısmına atladığımızda böyle bir sonucu destekleyen kanıtlar olmaksızın bir olayı olumsuz olarak değerlendiriyor ve bu yargıya göre hareket ediyoruz.
Örneğin, arkadaşımızla buluştuğumuzda yüzünün biraz asık olduğunu görünce ne olduğunu sormak yerine bize kızgın veya kırgın olduğunu varsayıyor ve buna göre davranmaya başlıyoruz.
Felaketleştirme: İhtimal ne kadar düşük olursa olsun, her senaryoda mümkün olan en kötü ihtimale inanmamıza felaketleştirme deniyor.
Örneğin, bir arkadaşımız buluşmaya geç kaldığında birçok ihtimal arasından başına bir şey geldiği ihtimaline inanabiliyoruz.
Kişiselleştirme: Gerçekte bizimle ilgisi olmayan veya kontrolümüzde olmayan olayları üstümüze almamıza deniyor.
Örneğin, partnerimiz önemli bir toplantısına geç kaldığında onu daha erken uyandırabilseydik bunun yaşanmayacağını düşünerek suçlu hissedebiliyoruz.
Tüm bu düşünce kalıplarında ve incelediğimiz örneklerde de gördüğün gibi kimi zaman gerçekliği bize zarar verecek ölçüde çarpıtabiliyoruz. Fakat şunu unutmamamız gerekiyor ki geçmişte olumsuz deneyimler yaşamış olmamız, geleceğin de böyle olacağı anlamına gelmiyor. Çünkü yaşam tekrar eden bir döngüden ibaret değil!
Belki de olumsuzu biraz da kendi kendimize yaratıyoruzdur, ne dersin? Düşünce kalıplarının farkına vardığında olumsuzu düşündüğünde kendini durumu yeniden değerlendirmeye davet edebilirsin. Eğer olumluyu görmekte zorlanıyorsan endişelenme, Relate yanında! “Olumlu Bakış Açısı Kazanmak” yolculuğuna başlayarak yepyeni bakış açıları keşfedebilirsin.
Gelecek sefer görüşene kadar sana huzurlu, sağlıklı ve şefkatli günler diliyorum sevgili Relater. Unutma, aklına birçok düşünce gelebilir fakat bu onların gerçekleşeceği anlamına gelmiyor!
Sevgiler,
Alara.