“Büyümek istemiyorum!”
Büyümek, belki de çocukluğunda hayallerini en çok süsleyen şeydi. Ancak zaman ilerledikçe o kadar da mükemmel bir hayal olmadığını fark ettin… Hatta seni korkutan, istemediğin bir gerçekliğe dönüştü.
Gençlik, çocukluktan yetişkinliğe geçişin sancılarını barındıran, duygularımızı en uç noktalarda yaşadığımız, hayatımızı şekillendiren kararlar aldığımız, bir yandan ailemizle bağlarımızı korurken diğer yandan ayrı bir birey olmanın mücadelesini verdiğimiz çok boyutlu bir dönem. Bu dönemde yetişkin olmaya adım atarken içimizde çocukluğumuzun kaygılarını, korkularını ve heyecanını da taşıyoruz.
Çocukluğumuzda yetişkin olmayı, istediğimiz her şeyi yapabileceğimiz bir dönem olarak görebiliyoruz. Sabahlara kadar oyun oynayabileceğimiz, arkadaşlarımızla dışarıda özgürce dolaşabileceğimiz, istediğimiz kadar sağlıksız gıdaları yiyebileceğimiz ve sonsuza kadar televizyon izleyebileceğimiz zaman yetişkinlikten başka ne zaman olacaktı? Oysaki yetişkinliğe adım attıkça bir yandan özgürleştiğimizi hissetsek de belli sorumlulukların altında ezildiğimizi düşündüğümüz anlar da yadsınamayacak kadar fazla oluyor. Gençliğimizde bunlar gibi karmaşık duygularla ve düşüncelerle boğuşurken yetişkin olmak istemediğimizi düşünmeye başlayabiliyoruz. Ancak gençlik içinde tüm zorluklarla baş edebileceğimiz bir gücü de barındırıyor.
Peki neden yetişkin olmak istemiyor olabiliriz?
İyi yetişkin rol modellerinden yoksun olmak: Eğer yetişkinliğin sadece olumsuz yanlarını tecrübe eden birisiyle büyüdüysek yetişkin olmanın olumlu yanlarını göremeyebiliyoruz. Bu durumda büyümenin bizi de mutsuz bir hayata sürükleyeceğinden korkabiliyoruz. Oysaki hayatı sadece gözlemlediğimiz gibi yaşamak zorunda değiliz, yetişkin olmak kendi isteklerimizi keşfedip onlara uygun şekilde yaşayacak gücü de bize veriyor.
Yetişkin olmanın her zaman eğlenceli olmaması: Her ne kadar sevdiğimiz ve keyif aldığımız bir işimiz de olsa çalışmak zorlayıcı olabiliyor. Yetişkin olmak aynı zamanda kendi işimizi kendimizin yapması anlamına geliyor. Diş hekimine, terapiste ya da eve tornavida almaya bizim gitmemiz gerekiyor ve bunlar bizi her zaman mutlu etmiyor. Ancak bunlara ek olarak bize keyif verecek aktiviteleri de dilediğimiz gibi hayatımıza dahil edebiliyoruz.
Tek başına olmanın korkutucu gelmesi: Çocukluğumuzda her zaman yanımızda birisi oluyor. Gün boyunca okulda öğretmenlerimiz ve arkadaşlarımızla birlikte oluyoruz, eve döndüğümüzde ise ailemizle zaman geçiriyoruz. Ancak yetişkinlikte daha fazla yalnız zaman geçiriyoruz. Bu durum kendimizi yalnız hissetmemize yol açabiliyor. Bu sebeple sosyalleşebileceğimiz ve bizimle ortak deneyimlerden keyif alan kişilerle zaman geçirmek yetişkinliğin güzel yanlarını görmemizi sağlıyor.
Çocukluk travmaları yaşamak: Çocukluk döneminde travmatik deneyimlere maruz kalmış olmak bizi fiziken olmasa da ruhen hızlı bir şekilde yetişkinliğe geçirebiliyor. Ruhen halihazırda büyümüşken de yetişkinliğe geçmeyi dört gözle beklemeyebiliyoruz. Aynı zamanda yetişkin olmanın olumsuz deneyimlerle özdeşleştiğini düşünebiliyoruz. Halbuki yetişkinlik, çocukluk travmalarımız üzerinde çalışarak onları aşabileceğimiz bir yer. Çünkü yetişkin olduğumuzda hayatımızın kontrolünü elimize alabiliyoruz, acılarımızla terapi gibi yöntemler sayesinde yüzleşip bu deneyimlerin gölgesinden kurtularak yeni bir yaşam kurabiliyoruz.
Sorumlulukların fazla gelmesi: Yetişkinlik kendi hayatımızın sorumluluğunu aldığımız bir dönem. Bu dönemde hem işimize hem kendimize hem de çevremize karşı sorumluluklarımız olabiliyor. Bunların altından kalkmaya çalışmak kimi zaman bunaltıcı gelse de çevremizden aldığımız destekle başaramayacağımız şey yok.
Unutma, Relate Yanında!
Bunlar dışında da yetişkin olmak istemememizin başka birçok sebebi olabilir. Yetişkinliğe adım adım yaklaştığımız gençlik yıllarımızda korkularımız hakkında konuşmamız ihtiyacımız olan desteği alabilmemiz için çok önemli. Bunu yaparak bu sancılı dönemi daha rahat bir şekilde atlatabiliriz. Sen de bu konularda destek almak istersen Relate’in yolculuklarına bakman iyi bir fikir olabilir!
Yetişkinlik, kişisel gelişimi beraberinde getiriyor. Kişisel gelişimden kast ettiğimiz ise farkındalık kazanarak kendimizi daha yakından tanımamız, duygularımızla ve düşüncelerimizle yüzleşmemiz ve bu sayede davranışlarımızı değiştirebilmemiz anlamına geliyor. Yetişkinlikte geçmişimizi değerlendirerek çocukluğumuzun hayatımız üzerindeki etkilerini anlayabiliyor ve farkındalığımızı artırabiliyoruz. Bu sebeple yetişkinliği sadece sorumluluklardan ya da olumsuz deneyimlerden ibaret görmektense kendinle yakınlaştığın bir dönem olarak deneyimleyebilirsin!
Farkındalık seviyeni artırmak ve kendi iç dünyanla yüzleşmek için Ferhat Jak İçöz’ün “Kendin Olmanın Dayanılmaz Hafifliği” adlı kitabına başlayabilirsin. Bu kitapla birlikte farklı birçok konunun senin iç dünyanda nasıl bir yer tuttuğunu keşfedebilirsin.
Yetişkinliğe giden yol seni de fazlasıyla yordu mu? Ayrıca kim demiş yetişkinlik sorumluluklardan ve yapılması gerekenlerden ibaret diye? Bugün yetişkinliğe bir mola vermek için Basit Terapi’nin “Yetişkinler İçin Masallar: Benim Dünyadaki Yerim Neresi?” adlı podcast’ini dinlemek sana çok iyi gelecek.
Lise yılları hangimizin hayatının önemli bir kısmını kaplamıyor ki? Hangimiz o günleri hatırladığında yer yer içi buruklaşmıyor ya da tatlı bir heyecan her yerini kaplamıyor? Saksı Olmanın Faydaları (The Perks of Being a Wallflower) adlı film gençliğin tatlı duygularını deneyimlemeni sağlayacak.
Bizi Substack’ten takip etmeyi unutma!