Arkadaşlıklarını sürdürebiliyor musun?
Merhaba Relater,
Ben Relate içerik ekibinden Ece Karya Özkan. Bu haftanın bültenini senin için ben kaleme alıyorum!
İş, güç, okul, belki kendimize, belki sevgilimize, belki eşimize ya da belki çocuğumuza karşı sahip olduğumuz sorumluluklar…Yaş ilerledikçe katlana katlana artıyorlar, değil mi? Hatta belki de hayat bir noktadan sonra çoğunlukla böyle dönemlerden oluşuyor. Ne yapalım, biz de bu sorumlulukları bir şekilde yerine getirebilmek için önceliklerimizi tekrar sıralıyor ve başka şeylerden fedakarlık ediyoruz. Daha önce öz şefkat üzerine yazdığımız bültenlerde bahsettiğimiz gibi böyle zamanlarda ilk önce kendimizden fedakarlık yapıyor, kendimize karşı olan sorumluluklarımızı öncelikler listemizde arkalara itiyoruz. Peki bunun yanında ilk olarak feda ettiğimiz başka ne var? Ben söyleyeyim: Arkadaşlarımız.
Yaşam öykümüz ve sosyal davranışlarımız arasındaki ilişkiyi konu edinen bir araştırma oldukça ilginç ancak muhtemelen birçoğumuzun da kendiyle bağ kurabileceği bir bulgu ortaya koyuyor: Sahip olduğumuz arkadaşların sayısı 20’li yaşların ilk yarısında hayatımızın zirve noktasına ulaşıyor ve bu yaşlardan sonra giderek azalıyor. Bu durum elbette tek başına kötü bir şey değil. Çünkü arkadaşlık ilişkilerimizin bizim için ne kadar değerli olduğunu kaç tane arkadaşımızın olduğu belirlemiyor. Bir yandan da büyüyüp olgunlaştıkça yakın çevremizin daralması aslında oldukça doğal bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Artık hem sosyalleşmeye ayıracak vaktimiz eskisi kadar olmuyor hem de kendimizi daha iyi tanıdığımız için uyuşmadığımız insanlarla zamanla yollarımız ayrılıyor. Ancak altını çizmemiz gerekiyor ki bireyselleşmenin gittikçe derinleştiği ve sosyal medyanın gerçek hayattaki birçok etkileşimin yerini aldığı günümüzde bundan daha fazlası da olabiliyor.
Zaman zaman romantik ilişkiler ve arkadaşlık ilişkileri arasında farkında olmadan da olsa bir hiyerarşi çizebiliyoruz. Romantik ilişkilerimizi nasıl sürdürebileceğimizden, bu ilişkilerdeki çatışmaların nasıl daha sağlıklı ele alınabileceğinden, iş hayatımızın yoğun olduğu dönemlerde partnerimize yeterince zaman ayıramadığımızda birbirimiz için zaman yaratmanın öneminden sıklıkla bahsediyor, bu ihtiyacı hissediyoruz. Ancak konu arkadaşlık ilişkilerine geldiğinde bu ihtiyacı görmekte biraz zorlanabiliyoruz. Belki de arkadaşlıkların organik bir şekilde kendi kendine sürebiliyor olması gerektiğini düşünüyor, eğer bu şekilde süremiyorsa bu ilişkinin bitmesi gerektiğini düşünebiliyoruz. Ama gel gör ki, bazen arkadaşlığın bitmesinin altında ilişkinin noksanlığı değil, yalnızca birazcık karşılıklı çaba istiyor olması yatıyor. Tıpkı her türlü ikili ilişkimizde olduğu gibi, anlaşıldığımızı ve sevildiğimizi hissettiğimiz, bizi hayatta daha güçlü kılan ve yaşam boyu süren anlamlı arkadaşlıklar da karşılıklı olarak bu durumu içselleştirdiğimiz zaman kurulabiliyor. Bunu yapamadığımızda maalesef ki zaman içinde birbirimizden uzaklaştığımız ve tam olarak ne zaman ya da ne sebeple bittiğini anlayamadığımız birçok arkadaşlığın anısı ile baş başa kalıyoruz. Bu anıların getirdiği özlem ve üzüntü duygusu ile baş etmek için her ne kadar karşımızdakini suçlayan senaryolar oluştursak da aslında bu durum karşılıklı gelişiyor.
Kısacası, gerçek bir arkadaşlık sayısız emek ve samimi paylaşımla kurulsa da karşılıklı olarak ilişkimize özen göstermeyi ihmal ettiğimizde ellerimizden kolaylıkla kayıp gidebiliyor.
Neyse ki, arkadaşlıklarımızı sürdürebilmek ve bu özeni göstermek aslında düşündüğümüzden daha kolay. Nasıl mı? Gel biraz da çok sevdiğimiz arkadaşlıklarımızı sürdürebilmenin ve onlara özen göstermenin yollarına bakalım:
1. Birbirimize vakit ayıramadığımız dönemlerde bu durum hakkında açık ve düşünceli bir iletişim kurmak
Arkadaşlığımızı güçlendirmek ve sürdürebilmek için beraber vakit geçirmenin ne kadar önemli olduğunu biliriz. Peki ya bunu yapamadığımızda? Bu noktada da açık bir iletişim kurabilmek ve bu iletişimi kurarken birbirimizin ihtiyaçlarına karşı düşünceli olmak ilişkimizi koruyan güç oluyor. Böyle zamanlarda 5 dakikalığına da olsa arkadaşımızı arayıp arayı kapatmak, birbirimizi anlamamızı sağlamanın yanında tüm bu yoğunluk içerisinde bize destek de oluyor.
Bunun yanında, bazen yalnızca “Bu aralar çok meşgulüm.” demenin yeterli olmayabileceğini göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Çünkü neler yaptığımızdan ve hayatımızın nasıl gittiğinden bahsetmediğimizde arkadaşımıza meşguliyetimizin sebebine dair bir bağlam da sunamıyoruz. Haftalar ya da aylar boyu kendimize dahi zaman ayıramadığımız bir süreçten geçiyor olabiliriz. Ancak bunu bütün gerçekliğiyle ifade etmediğimizde sevdiklerimiz uzun vadede kendilerini ihmal ediliyormuş gibi hissedebiliyorlar.
2. Minik mesajlaşmalarla da olsa birbirimizle bir şeyler paylaşmak için çabalamak
Belki beraber güzel bir haftasonu planı yapacak ya da uzun uzun kahve içip muhabbet edecek vaktimiz olmayabilir. Ancak işe giderken metrobüsteki insanlar arasında eften püften bir sebepten komik bir tartışma çıktığında telefonumuzu açıp bu önemsiz detayı arkadaşlarımıza yazamaz mıyız? Benim için şahsen en işe yarayan yöntem bu! Sınavlarım çok yoğun olduğu için bir türlü buluşma planı yapamıyor olabilirim. Yine de öğretmenlerimden biri slaytı açarken bilgisayarının arka planındaki Tweety fotoğrafını gizleyemediğinde bu olayı arkadaşıma anlatmak için birkaç dakika ayırabilirim.
3. Rutinler oluşturmak
Her Cuma akşamüstü en sevdiğimiz kafede buluşmak, ayda bir film ya da video oyunu gecesi yapmak, her yılın belirli bir tarihini arkadaş grubu olarak “ocakbaşı günü” olarak belirlemek…Arkadaşımızla paylaştığımız bize özel bir rutin belirlemek ve çok acil bir şey çıkmadıkça o zamanı birbiriniz için ayırmak ilişkimizi sürdürebilmemizi çok tatlı bir şekilde kolaylaştırıyor. Çünkü böyle olduğunda hem her seferinde ne zaman müsait olacağınızı planlama derdinden kurtuluyoruz hem de arkadaşlığımızı önceliklendirebileceğimiz bir alan yaratmış oluyoruz.
4. Birbirimiz için verdiğimiz emeği takdir etmek
Birbirimize verdiğimiz emek her zaman eşit olmayabilir. Hayatımızda nasıl bir dönemde olduğumuz elbette ki bazen birbirine uymaz. Böyle zamanlarda dargınlığımızı ya da aslında nasıl da elimizden geleni yapmaya çalışıyor olduğumuzu ifade etmek her iki tarafa da çok iyi gelebilir. Aynı şekilde veya yoğunlukta karşılık veremesek de arkadaşımızın bize gösterdiği ilginin bizim için ne kadar önemli olduğunu bilmesini sağlayabiliriz. Onca işin arasında arkadaşlığımıza yine de elinden geldiğince özen göstermesinin bizi ne kadar iyi hissettirdiğini ifade edebiliriz. Çünkü aslında bazen bütün mesele bu oluyor. Sevildiğimizi, düşünüldüğümüzü ve takdir edildiğimizi hissetmek ve bunları karşımızdakine de hissettirebilmek.
Bu Hafta Görmen Gerekenler:
Evet, yaş ilerledikçe hayat da ilişkiler de karmaşıklaşıyor. Oysaki çocukken ne kolaydı, değil mi? Bir oyun arkadaşı edinirdik, sınıf arkadaşlarımız olurdu. Eve çağrılana ya da ders zili çalana kadar oynar dururduk. Elbette o dönemin de kendine has zorlukları olurdu fakat yine de bir şeyler kesinlikle daha sade, daha duruydu.
Bu hafta Abbas Kiarostami’nin Koker üçlemesinin ilk filmi olan Arkadaşımın Evi Nerede? (1987)’yi önermek istiyorum sana. Filmdeki 8 yaşındaki Ahmed’in hikayesi de tam da böyle dupduru ama çok etkileyici bir hikaye. Kapağı aynı olan defterlere sahip Ahmed ve Mohammed sıra arkadaşıdır. Mohammed bir süredir ödevlerini yapmadığı için bir gün öğretmeni ona çok kızar ve yarınki ödevi de yapmazsa onu okuldan atmakla tehdit eder. O gün okul çıkışı Ahmed yanlışlıkla Mohammed’in defterini aldığını fark eder ve arkadaşının evini bulup defteri ulaştırmak için yollara koyulur. Hayatın gündelik güzelliklerini şairane bir sinema diliyle anlatan bu sıcacık film dostluğa, iyiliğe, ahlaka ve İran’a bir çocuğun gözlerinden bakıyor. Belki sen de bu filmi uzun zamandır vakit geçiremediğin bir arkadaşınla beraber izlemek istersin, hem buluşmak için bir bahane olur!
Benden bu haftalık bu kadar. 💜 Sana dostlarınla bir araya gelebildiğin, kocaman bir kahkahanın tadını doyasıya çıkarabildiğin, sevgi ve keyif dolu bir hafta diliyorum!
Sevgiler,
Karya
Bahsi geçen araştırma:
Bhattacharya, K., Ghosh, A., Monsivais, D., Dunbar, R. I., & Kaski, K. (2016). Sex differences in social focus across the life cycle in humans. Royal Society Open Science, 3(4), 160097. https://doi.org/10.1098/rsos.160097